’’Bu ellerimizle, bu ayaklarımızla bir şeyler yapamaz mıyız? Tırnaklarımızla oyamaz mıyız anlamsızlığı? Bir yol açamaz mıyız bir metre ötesine?’’ / Nuri PAKDİL
Anlamsızlık duvarı her geçen gün yükseliyor. Engeller birbiri ardınca sıralanıyor. Seni hedefinden uzaklaştıracak oyunlar isim, şekil, yöntem değiştirerek çoğalıyor. Menzil uzakta kalıyor. Menzilden uzaklaşıyorsun. Bir gayret, evet küçük bir gayret, hareketini hızlandıracak; bunun farkındasın. Şimdi bir öneride bulunayım. Şiire yönel. Evet şiire… Şiir sana, ruhuna ferahlık getirecek. Uzaklaştı dediğin birçok güzelliğin aslında yanı başında bir şiir uzaklığında olduğunu fark edeceksin. Şiirin geniş şemsiyesi seni birçok olumsuzluktan koruyacak. Kelimenin tam anlamıyla şiire yöneldiğinde bütün benliğinle şiirin seni koruduğunu hissedeceksin. Çünkü şairler en hassas bireyleridir toplumların. Daha çabuk ve daha yoğun hissederler pek çok duyguyu. Bu nedenle insanın ruhsal yolculuğunun en iyi yol arkadaşları olurlar.
Ne demişti şair: ‘’Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.’’
O halde dostum
Yola çık.
Gerçek ve sanal bütün çöllerde, çöllerin yakıcı sıcaklığından tozundan sessizliğinden sonsuzluğundan korkmadan; çöl rüzgârlarının dinmeyen fısıltıları eşliğinde ‘’sıddık’’ bir yol arkadaşının yoldaşlığında kutlu bir yürüyüşü başlatmak için çık yola.
Yola çık.
Yolculuğunda sıkılmanı, tökezlemeni, bıkıp usanmanı, vazgeçmeni engelleyecek, iyiliği emredip kötülükten sakındıracak kitaplardan azıklar alarak çık yola. Ruhunu beslemen, zihnini beslemen için bu azıkları yanından hiç ayırma. Sana dar gelen, seni sıkan ortamlardan uzaklaşmanın rahatlatıcı etkisini hissederek; huzursuzluk, mutsuzluk, çaresizlik, tükenmişlik adına ne varsa ardında bırakarak çık yola.
Yola çık.
Ağaran sakallarını sıvazlayarak, dökülen saçlarının hesabını yapmadan; yağmurları, kar, tipi ve boranları yedeğine alarak başla yolculuğuna. Sabrı bir pusat gibi kuşanarak, börtü böceğe selam vererek ve onların da birer ayet olduğu idrakiyle yeryüzünün emanetini omuzladığını unutmadan çık yola.
Yola çık.
Efendimizin emanetlerine yani yetim, öksüz, kimsesiz, yoksul, mazlum ve mustaz’af kardeşlerine ‘’Ben de yanınızdayım.’’ demek için; yeryüzüne iyilik, güzellik, adalet ve selamı yaymak için çık yola. Savaşların ortasında çocuklarıyla birlikte sıkışıp kalan anne babaların yüzlerindeki ve gözlerindeki çaresizliğin yakıcılığında barışın en güçlü savunucusu olduğunu göster. Dünyevî hiçbir kazanımın bir gönül kazanmaktan daha mühim olmadığını haykıran bir barış gönüllüsü ol. Israrla barışa karşı olanlara, zalimlere hak ettikleri cevabı vermeyi de unutma. Seni yoldan çıkaracak her ne varsa onlara yüreğini ve gözlerini kapa. Yeryüzünün her noktasına ‘’El-Adil ‘’ olanın adaletini götürmek için çık yola.
Yola çık.
Bir bebeğe söylenen ‘’e…’’ sesine yönel. Orada şefkat ve merhameti bulacaksın. ‘’Anne’’ çıkacak karşına en müstesna duruşuyla. Bütün mazlum, günahsız çocukların sesi, nefesi olmak için bir anne sıcaklığını kuşanarak çık yola.
Kınayıcının kınamasından korkmadan; dilinden ve yüreğinden düşürmediğin kelime-i şehadetin sana kazandırdığı onurlu duruşunla, sağına soluna bakmadan, hakkaniyet, samimiyet ve ihlasla rabbinin rızasını kazanmak için çık yola. Çünkü:
‘’Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya.’’
Yola çık.
EYYUP YÜKSEL
İçi dolu bir yazı.okunması gerekir .
Teşekkürler Mehmet Şerif bey Değerlendirmeniz benim için kıymetli.