Zalimlerden Uzak Durmalıyız
Zulümden kaçınmalı, zalimlerden uzak durmalıyız. Bizim partiden, bizim cemaatten, bizim akrabadan denilerek zalime onay verilmesi de zulümdür. Hûd Suresi’nin 113. ayetinde Rabbimiz bizi yolsuzluk yapan zalimlere eğilim göstermemizi şöylece yasaklamaktadır.
“Zalimlere meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Allah’ın huzurunda hiçbir dost ve yardımcı bulamaz, yardım da göremezseniz.”
Sevgili kardeşlerim yolsuzluk öylesi bir toplumsal zulümdür ki bu suça/günaha hiçbir amel kefaret olmaz, olamaz. Hak sahiplerine haklar verilemedikçe bağışlanması da yoktur.
Helâllik Alınmadıkça Yolsuzluğa Af Yoktur
Düşünelim, devlette/toplumsal bir kurumda bir ihale yolsuzluğuna karıştınız, fesat karıştırdınız… Hak sahipleri pek çok olduğuna göre, onları tek tek bulup nasıl helallik alabilirsiniz? Üstelik yolsuzluğun günahını en büyük ameller olan hac da gidermez, şehitlik de yok edemez. Çünkü peygamberimiz Kur’an’a açıklık getirici hadislerinde Haccın, hac öncesi yapılan günahları bağışlatacağını ifade buyurmuştur. (Bakara, 2/203) Ama yolsuzluk müstesnadır. O, şehitliğin bütün günahları gidereceğini de müjdelemiştir. Ama kul hakları istisna edilmiştir.
-Allah korusun- yolsuzluğun en basit şekli dahi vücudu/ruhumuzu morfinler, haramlara yaklaştırır, haramlar da Cehenneme düşürür. Bir misal vereyim: Hayber savaşı sonrasında, Peygamberimizin bulunduğu meclise birkaç kişi gelir, müjdelercesine falanca kişi şehid/cennetlik oldu, derler. Peygamberimiz ise, “Hayır, ben onu devletimize ait ganimet malından zimmete geçirdiği bir elbise sebebiyle ateşte görüyorum,” buyurur.
Bir elbise sebebiyle yolsuzluk Cehennem’e yol olursa, devleti/toplumsal kurumları, kendi çıkarları için milyonlarca/milyarlarca zarara uğratan insanların zalimliğini varın siz tasavvur edin. Peygamberimiz şöyle buyuruyorlar:
“Her kimin üzerinde bir kardeşinin ırzı, namusu veya malı ile ilgili bir hakkı varsa, altın veya gümüş gibi değerlerin bulunmayacağı Kıyamet günü gelmeden hak helalliği alsın. Yoksa o gün kişinin zimmetine hak geçirmiş kişinin sevaplarından alınır hak sahiplerine verilir veya hak sahiplerinin günahlarından alınır, yolsuzluk yaparak hak yiyen kişilerin sırtına yüklenir.”
Peygamberimizin beyan buyurduğu bir diğer hadislerine göre, bu durum ahiretin iflasına sebep olur ve Cehennem’e yol açılır.
Sevgili kardeşlerim, yolsuzluktan korunmak yetmez. İslâm’da bir şey haramsa ondan öncelikle kaçınılmalı, ama o harama karşı mücadele de verilmelidir.
Yolsuzluğun her bir türü Kur’an dilinde Münker’dir. Münker nedir? Münker, dinimizin, olgun ve ortak aklın, çirkin bulduğu ve mücadele edilmesi emrettiği sözler, davranışlar ve işlerdir. Mesela Tevbe sûresinin 71. Âyetinde şöyle buyrulur:
“Mü’min erkekler ve kadınlar birbirlerinin velileridir / birbirlerini hukuken temsil edebilir konumdadırlar. Onlar dinin ve aklın gerektirdiği Marûf’u emreder, sakındırdığı yani Münker’den men ederler…”
Peygamberimiz efendimiz de bu özelliğimizi açığa vururken şöyle buyurur:
“Sizden biriniz Münker olan yolsuzluğun herhangi bir türünü gördüğünde ona bizzat engel olsun. Eğer buna güç yetiremiyorsa dilini/kalemini kullansın. “
Peygamberimizin bu emri çizgisinde her zaman, her yerde ve her şekilde yolsuzlukla mücadele etmek görevimizdir. İnsanlar yolsuzluk yapıyorlar, yolsuzluk yapılmasına göz yumuyorlarsa biz de böyle yapamayız.
Hayır. Engel olacağız, dilimizi, kalemimizi, devreye sokacağız.
“Buna da güç yetiremiyorsak, kalben tavır koyacağız. Böylesi tavır İslâmî imanın en zayıf noktasıdır.
Sevgili kardeşlerim mücadeleye bizzat kendimizden ve kendimizle başlamalıyız. İslâm dışı yaklaşımlarımız var. Yolsuzlukla mücadeleyi hükümet yapacak, kaymakamlık yapacak, belediye yapacak. Hep birileri yapacak ama biz yapmayacağız, bu yanlayış İslâm’a aykırıdır.
Bizim atılım yapmadığımız iş, yapılmayacak demektir. Müslüman böylesine duyarlı olmalıdır. Eğer sen kendinden başlamazsan etkili de olamazsın. Rabbimiz ne buyuruyor:
“Ey iman edenler niye yapmadıklarınızı söylüyorsunuz? Yapmadıklarınızı söylemek Rabbinizin katında büyük bir günahtır.” ( Saff 2)
Yolsuzluklarla mücadele ilk önce biz hocalara, öğretmenlere, siyasilere düşer. eli kalem tutanlara düşer, hukukçulara, yazarlara düşer, sosyal medyayı kullanabilenlere düşer ve herkese gücü ölçüsünde düşer. İsrailoğulları’nda yolsuzluk yaygınlaştığında ilim ve din adamları, yapılan yolsuzluklara duyarsız kaldılar. Rabbimiz, onları bizim de örnek almamız için Maide Sûresi’nin 63. âyetinde şedit bir dille şöylece yermiştir:
“ Bilginlerin ve ibadetli kulların İsrailoğullarını günah sözlerden, yolsuzlukla kazanılan haram malları yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Bunların yaptığı bu duyarsızlık ne kötü oldu. “
İzlediği yolsuzluğa ilgisiz ve seyirci kalan da yolsuzdur. Oda yolsuzluğun bir parçasıdır.
Hayretime mucip oluyor sevgili kardeşlerim, bizleri tanımayan insanlar yönettiğimiz sosyal medya sayfalarımıza girip “Niye yolsuzlukla mücadele etmiyorsunuz?” diyerek bize sitem ediyorlar. Bilmiyorlar ki bütün gücümüzle mücadeleyi imanı bir görev olarak yapıyoruz. Mesela Türkiye’de asıl büyük yolsuzluk olan faiz ve rüşvet ile mücadeleyi Müslümanların büyük çoğunluğu terk etti. Hocaların, öğretmenlerin önemli bir kısmı da yandaşı oldu. Mücadele ediyoruz ama birkaç kişinin mücadelesi yetmiyor.
Faiz kurumları, milli piyango, at yarışları, iddia, ihale yolsuzlukları, zararlı gıdalar, genleriyle oynanan gıdalar, faydasız hatta zararlı ilaçlar ve çevreyi, kirleten atıklar… Yolsuzluğun bu türleri çokça yaygınlaştı ve sistematik hale geldi. Bunlarla toplumsal mücadele gerekli. Bunun için yani yolsuzluk türleri ile mücadele amacıyla özel sivil örgütler oluşturmakla da yükümlüyüz. Öneceki sohbetlerimiz(yazılarımızda değinmiştik, sivil örgütler oluşturmak biz Müslümanlara farz görevidir. Merak ediyorsanız, Al-i İmran suresinin 104. âyetinin anlamı ve açıklamasına bakabilirsiniz.
Sevgili kardeşlerim, mücadele etmek için amaçlar gibi araçlar da meşru olmalıdır.
Amaç Meşru Olmalı
Amacımız, toplumda hukuki ve sosyal adaleti sağlamak, güveni ve düzeni korumak olmalıdır. Ama insanları itibar kaybına uğratmak, görevinden etmek, iktidara karşı çıkmış olmak için yolsuzlukla mücadele edilemez.
Bir televizyon programda entellektüel bir katılımcı bana ‘aydının görevi, siyasi iktidarlara muhalif olmaktır’ dedi. Hayır, böyle bir görev yok. Biz hak adamıyız yolsuzluk nerede varsa, karşı çıkmalıyız. İktidarda varsa iktidara, muhalefette varsa muhalefete ve ailemizde varsa ailemize yüklenmek zorundayız. Neden? Çünkü babamız ve oğlumuz da yolsuzluk yapmış, kendisine ve toplumumuza zulmetmiş olabilir. Bu durumda yolsuzluğuna engel olarak ona ve toplumumuza yardımcı olmalıyız.
Araçlar da Meşru Olmalıdır
Değindik ama konuyu açalım. Şimdilerde sosyal medyayı kullandığımız için görüyoruz. Suizan, gıybet ve iftira gibi haramlar alabildiğine işleniyor. Açıkça falanca yolsuzluk yaptı, filancı da hırsızlık yapıyor, şeklinde yazılıp konuşuluyor. Zannın bazısı haramken, kesin delillere dayanmaksızın böylesi konuşmanın/yazmanın kendisi de bir tür yolsuzluk değil midir ?
Evet mücadele araçları da meşru olmalıdır.
Resmi görevli kişiler olarak yolsuzlukla mücadele ederken de yasal çerçeve kullanılmalıdır. Mücadele, düşmanlık veya ideolojik taraftarlık için yapılamaz.
Berât-i Zimmet Asıldır
Sevgili kardeşlerim, yolsuzlukla mücadelenin meşru amaçlı ve meşru araçlı olması için gözetilmesi gereken bazı ölçüler var. Bunlardan biri Osmanlıca ifadesiyle “Beraet i zimmet asıldır.” ölçüsüdür. Ne demek? İnsan günahsız olarak doğar. Günahsız olması, suçtan beri olması asıldır. Bir insana suçlu / günahkar muamelesi yapabilmek için onun suç/günah işlemesi ve bunun da kasıtlı olarak işlediğinin kanıtlanması lazımdır. Herkese suçlu muamelesi yapılamaz. İlkesel olarak siyasiler suçludur, sanatçılar-sanakârlar suçludur, hocalar-öğretmenler suçludur, denilemez. Kim suçu işler, günaha bulaşırsa onun beraati kalkar . Ona ceza verilir.
Ortada gerektirecek bir durum yokken, yolsuzlukla mücadele için araştırmaya kalkma gibi bir görevimiz de yoktur. Çünkü Allah “ Vela tecessesû” buyurarak insanların hatalarını araştırmayı yasaklıyor. Mücadele edebilmemiz için kesin bilgi ve belge gerekir. Çok açık bir şüphe olmaksızın hata araştırması yoluna gidilemez.
Üzücü ve Korkutucu Olunmamalıdır
Yolsuzlukta mücadelede gözetilmesi gereken bir diğer ölçü de, “üzücü ve korkutucu” olmamaktır. Üzücü/korkutucu davranışlar, manevi işkencedir. Rabbimiz Ahzab sûresinin 58. âyetinde, “Mümin erkekler ve kadınlara yapmadıkları suçları sebebiyle ıstırap verenler, iftira etmiş ve açık bir günah üstlenmişlerdir,” buyrulur. Peygamberimiz de; “Müslümanın Müslümanı korkutması helal değildir,” buyurur.
Sevgili kardeşlerim böylece sohbetimizin sonuna geldik. Unutmayınız yolsuzluk zulümdür, dünyada aşağılıktır, ahirette sebeb-i azaptır. Görevimiz kaçınmak ve yolsuzlukla farz görevimiz olduğu bilinci ile mücadele etmektir. Sohbetimizi Peygamberimizin “Canlarınız, mallarınızı ve şahsiyetinizi oluşturan ırzınız birbirinize haram kılınmıştır,” şeklindeki açıklaması ve Rabbimizin Zilzal sûresindeki şu beyanları ile bitirelim.
“ Kıyamet Günü:
Herkes yaptığı en küçücük hayrın karşılığını görüp mükâfatını alacaktır. Her şahıs da yaptığı en küçücük şerrin karşılığını görüp cezasını bulacaktır
Hepinize hayırlar bereketler dolu ömürler niyaz ediyorum aziz kardeşlerim.
Ali Rıza DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…