Dostum, sana kendimle ilgili bir durumdan söz etmek istiyorum. Göğüs kafesimde taşıdığım ve bir yumruk büyüklüğünde olan, çalışmasını benim kontrol edemediğim ve durmaksızın bütün azalarıma kan pompalayan kalbimin bir gün yorulabileceğini düşünmemiştim hiç. Her zaman görevini tam ve hakkıyla yapmaya devam edeceğini sanıyordum. Ona iyi baktığımı, onu yoracak işlerden ve besinlerden uzak durduğumu düşünüyordum. Hatta çok yorulmasın diye kalbime çok kişi ya da şey de sığdırmamıştım.
Bütün bunlar fiziksel olarak ona karşı yapmam gerekenlerdi. İşin bir de manevi tarafı vardı. Ona da dikkat ettiğimi düşünüyordum genellikle. Mesela, ‘Kalpten seviyorum’ dediklerim sınırlıydı. Bana bu olağanüstü kalbi veren Yaradan’ı bir şükür ifadesi olarak seviyordum evvela. Saniyen ‘evrensel esenlik bildirisini bize eksiksiz ve mükemmel bir örneklikle ileten gösteren peygamberin sevgisi vardı orada. Sonra da bu bildirinin üzerine bina edildiği beş ana düsturu yerleştirdim oraya. Çok mu yüklenmiştim bilmiyorum ama bu dünyada çok sevdiğim beş güzelliği daha, eşimi ve dört çocuğumu, yerleştirdim o kendi küçük, işlevi ve içi devasa kalbimin içine. Bunların yanında dostlarım var, orada kendine yer bulan, gönül dostlarım. Onlar kendilerini çok iyi biliyorlar, saymakla vakit geçirmeyeyim. Unutmadan söyleyeyim, bir de kitap var orada başköşede duranlardan.
Geriye dönüp baktığımda çok gibi görünüyor sığdırdıklarım. Bir de hiç yer etmeyenler var. Misal hiçbir zaman makam, mevki, koltuk sevdası yerleşmedi oraya. Para hırsım olmadı bir de. Helalimden başka bir kadın arzusu da kendine yer bulmadı kalbimde. Başkasındaki beni ilgilendirmedi. Bende olmayan için de üzülmedim. Yorgun bir yüreğim var şimdi. Bunca yükün altında kalmanın yorgunluğu. Kalbi olanın ağırlığını tüm yönleriyle hissettiği acılar içinde yorgun düşmemesi mümkün değildi. Şimdi Hz. Ebubekir’in duasının mahiyetini daha iyi anlıyorum. Farklı kaynaklarda farklı şekillerde ifade edilse de ilk halife diyordu ki: ‘’Ya Rabbi, öbür dünyada bedenimi öyle büyüt öyle büyüt ve cehenneme at ki Müslüman kardeşlerime orada yer kalmasın!’’ Bu, ancak devasa bir kalp ve muhteşem bir kardeşlik sevgisinin tezahürü bir cümle olabilirdi.
Yorgun bir kalbim var şimdi. Nereden nereye savrulduğumuzu gördükçe daha da yoruluyorum. Şimdi bir cehennemi yaşıyor kardeşlerim, ancak onların evlerine, bedenlerine, yaşam alanlarının tümüne düşen ateşi söndürecek iman gücü ortada yok. Ekonomik sıkıntılar ya da sokak hayvanları ile ilgili kanun tasarısı kadar gündemi artık meşgul etmiyor bu yeryüzü cehennemi.
Yorgun bir gönlüm var şimdi. Yalnızlık çölünün ortasında karanlıklar içinde olduğumu hissediyorum. Yol arkadaşım/arkadaşlarım mı yoksa ben mi yeni bir yol bulmuşum, bilemiyorum. Işığa, daha çok ışığa ihtiyacım var. Her şey bu kadar üst üste gelmemeli. Nerede, kimde yanlışlık var? Yüreğimin yorgunluğuna çare ne olabilir? Kiminle, nerede, nasıl konuşmalıyım? Bu yorgunluğu sona erdirecek hangi ilacı nasıl bir dozda almalıyım? Acaba böyle bir ilaç var mı?
Kalbimi yokluyorum. Ne kaldı geriye? Oradan bütün ihtişamıyla kitap ışıldıyor. Yapraklarının arasından serin, ferahlık veren bir esinti yüzüme doğru geliyor. Yapraklarına dokunuyorum kitabın. Sonra okumaya başlıyorum. Okudukça ona üstadın neden ‘evrensel esenlik bildirisi’ dediğini şimdi daha iyi anlıyorum. Okudukça rahatlıyor, rahatladıkça daha çok okumak istiyorum. Bir zikir seremonisi yaşıyorum adeta. Çünkü şöyle fısıldıyordu önce kulağıma sonra da yüreğime: ‘’Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.’’ (Ra’d suresi 28)
Sadece huzur bulmak, yorgun yürekleri dinlendirmek amacı yok kitabın tabii ki. Okudukça sorumluluklarımı hatırlamama vesile oluyor. Dünyada yaşananlara kayıtsız kalmamam gerektiğini, insan olarak üzerime düşenleri yapmak için harekete geçmem gerektiğini söylüyor. Kalp sağlığımı korumanın yanı sıra bana bir zihin berraklığı da sağlıyor. Kitabı yeniden keşfetmenin hazzıyla okuma yolculuğumu şekillendiriyorum. Bunları yaptıkça da kalbim dinleniyor. Hayatım din’leniyor. Yolculuk bu minvalde devam etmeli, buna bir kez daha inandım.
Dostum; kendimi, kalbimi anlattığım bu yazıda aslında senin yorgun kalbine sana da seslenmek istedim. Şimdi söz de sıra da sende.
EYYUP YÜKSEL
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…