Biz mi Onursuzuz Yoksa AB’li Politikacılar mı Hadsiz/Yüzsüz
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, devletimizin sivil ve askeri yönetici kadroları, iktidarı – muhalefeti ve bil cümle aydınları! ile halen devam etmekte olan AB üyeliği özlemini bilmem kaçıncı bininci defa dile getirerek ve Avrupa Birliği’ne tepki göstererek şöyle dedi;
“1959-1963, O günden bugüne maalesef Türkiye, Avrupa Birliği’ne kabul edilmedi. Şu anda tabii Ukrayna ile ilgili bir gündem oluştu, Ukrayna’yı Avrupa Birliği’ne alma süreci… Biz kimseyi tabii ‘Avrupa Birliği’ne alın, almayın’ böyle bir gayretin içerisine girmeyiz. Biz kendimizden sorumluyuz. Fakat şu anda Ukrayna’yı Avrupa Birliği’ne alma gayretlerini de doğrusu takdirle karşılıyoruz. Bu güzel bir gelişmedir. Ama bu Avrupa Birliği üyelerine de ben diyorum ki; ‘Acaba Türkiye’yi niçin Avrupa Birliği’ne hala almakta endişe ediyorsunuz, tereddüt ediyorsunuz veya almıyorsunuz.’ NATO konusunda bizim duruşumuz zaten belli. Biz genişlemesine engel olan bir ülke değiliz, tam aksine biz NATO’da da genişlemenin faydalı olacağını bugüne kadar hep savunduk.” Cumhurbaşkanı’mız kardeşimizin “Devlet politikalarının İmam Hatip nesini de kendisine bağladığı” hakikatini kanıtlayan bu açıklamaları üzerine ‘Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan isimlerden sağcı Valerie Pecresse, “Türkiye Avrupa Birliği’ne alınmasın diye her şeyi yapacağım” dedi.
Haberi alıntıladığım ajans, Fransız politikacıyı “Türkiye ile ilgili hadsiz açıklamalarda bulunmakla” suçladı. Kendi itiraflarıyla da sabit olduğu üzere AB ülkeleri ve politikacılarının Türkiye’ye karşı çıkış nedeni hiç şüphesiz şeklen ve ismen de olsa İslâm’a bağlı görülüşümüz.
Ülkemizde toplumsal hayata yön verici buyrukları yasaklanıp dışlanan İslâm, kültür Müslümanı kadroların ülkemizi düşürdükleri düzeysizlikten elbette ki sorumlu değildir. İslam’ı beri kıldıktan sonra ona bağlı bir Müslüman hassasiyeti ile sormadan edemiyoruz; yüzlerce defa kovulduğumuz halde kapısında yüzsüz bir dilenci tavrıyla beklediğimiz/bekletildiğimiz Avrupa Biriliği’nin iç dünyalarını açıkça yansıtan dürüst politikacıları mı hadsiz, yoksa biz mi onursuzuz? Doğru olan hangisi? Bunca olumsuz tavırlardan sonra biz niçin AB kapısında bekliyoruz?
İnsanlığa örnek adalet ve merhamet düzenleri kurmuş bir medeniyetin çocukları olarak insan hakları ve özgürlüklerini gerçekleştirmek, hukukun üstünlüğü sağlamak için mi? Teknolojik geriliğimizi gidermek için mi?
Milletimizin kanını emdirdiğimiz borca dayalı para sistemi ve faize müstenid ekonomik düzeni borçlanarak daha bir güçlendirmek için mi?
Batıya taparlığımıza rağmen yeterince artıramadığımız zina ve eşcinselliğe yaygınlık kazandırıp aile hayatımızı büsbütün çökertmek için mi?
Amerika ve Batının aleyhimize terörü teşvik edici ve varlığımız parçalayıcı politikaları ortada iken ve bekçiliğini yaptığımız Nato’nun bilinçli duyarsızlığı ve hatta karşıtlığı apaçık meydanda iken cellada aşk içeren bu sürekli gaflet ve körlük niye?
Tam da burada Rabbimizin, insanlığı insanlık çizgisinde tutup onurla geliştirmesi için indirdiği kitabı Kur’ân-ı Kerîm’den çağrıştırdığımız bazı mesajları hatırlatmadan geçemeyeceğim:
“ Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları Evliya edinmeyin/ Onları üzerinize egemen kılmayın, adınıza hukuken tasarruf yetkisi vermeyin. Onlar yalnızca birbirlerinin evlliyası / müttefikidirler. Ve hanginiz onları Evliya edinirse kesinlikle onlardan olur: Bilin ki Allah böylesi zalimlere doğru yolu göstermez! “ (Maide 5/51)
“ Müminleri bırakıp hakikati inkar eden kâfirleri evliya edinenlere gelince, onlarla yücelik-üstünlük-zenginlik kazanacaklarını mı umuyorlar? Unutmayın ki bütün bu yücelikler ve üstünlükler yalnız Allaha ( ve Onun düzeni olan İslâm’a ) aittir. “ (Nisa 4/139)
Not. Bu ve benzeri makalelerimizden kendi çıkarlarına hüküm çıkarmak isteyecek muhalifler, kendilerini daha derin derin bir gaflet ve körlük içinde gördüğümüzü bilmelidirler.
ALİ RIZA DEMİRCAN