Retorik, etkileyici ve ikna edici konuşma anlamına gelir. Bununla birlikte onun “içtenlikten veya anlamlı içerikten yoksun lisan” şeklinde negatif bir anlamı da vardır.[1] Onun bu olumsuz anlamının somutlaştırılması farkındalık oluşturma açısından önemlidir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan Yûsuf peygamberin tuzakçı kardeşlerinin söylemlerinde bu “kötüye kullanım” mevcuttur. Yûsuf sûresi 10.-12. ayetleri ile sınırlı olarak bu yazıda onların konuşmaları söylem analizi yöntemiyle ele alınacak; klasik ve modern dönem tefsirlerdeki yaklaşımlar mihverinde kıskançlık, ihanet ve tuzak konularına değinilecektir. Amaç, retorik tekniklerinin nasıl kötü niyetli bir şekilde kullanılabileceğinin Hz. Yûsuf’un söz konusu kardeşlerinin sözleri bağlamında izini sürmektir.
Yûsuf’un kardeşleri her ne kadar şeytana uysalar da günahkârlıkları onları kardeş katili olmaya götürecek düzeyde değildi: “İçlerinden bir sözcü, ‘Yûsuf’u öldürmeyin; onu kuyunun dibine atın; kervanın biri onu alır. Eğer yapacaksanız.’ dedi.” (Yûsuf 12/10). Anlaşıldığı kadarıyla Yûsuf’un kardeşlerinin onu kuyunun dibine atmaya karar vermeleri, hemen bulunamaması içindir. Ayetteki kuyunun (cub), başka bir ayette geçen kuyudan (bi’r) (el-Hac 22/45) farklı olarak duvarları örülmemiş kuyu olduğu ifade edilir. Yûsuf’un kardeşleri, onu kuyuya atarken kervancılar tarafından bulunabilecek şekilde atmaya dikkat etmişlerdir. Öneri getiren kardeşin, “Eğer yapacaksanız” demesi, görüşünü dayatmadığını göstermeyi ve böylece düşüncesinin kardeşleri tarafından kabulünü kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Onun dediği gibi yaparlarsa hem Yûsuf ölmeyecek hem de masrafsız ve kolay bir şekilde ülkelerinden uzak bir yere götürülecektir. Onlar böylece babalarının sevgisinin sadece kendilerine kalacağını düşünmektedirler.
Hz. Ya’kūb, oğlu Yûsuf’un kardeşlerince kıskanıldığını bildiği için onlara Yûsuf konusunda pek güvenemiyordu. Oğulları, bunun fakında olduğundan babalarını ikna etmeye çalıştılar: “Dediler: Ey babamız, sana ne oluyor da Yûsuf hakkında bize güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini düşünenleriz.” (Yûsuf 12/11). Ayette kendilerinde hata arayacaklarına babalarını suçlamayı tercih eden Yûsuf’un kardeşlerinin yalan söylediği açıktır. Onları yalana sürükleyen şey, kıskançlıklarıdır. Kardeşlerinin babalarını ikna çabaları, tuzaklarında kararlı olduklarını gösterir. Ayette suç işlemeye neden olacak düzeyde bir kıskançlığın mümin kimselerden de sadır olabileceğine delil vardır. Zaten İslam’ın “Müslümanların melekleşmiş insanlar” olduğu yönünde bir iddiası yoktur.
Önceki ayetteki durumun devamı olarak Hz. Yûsuf’un kardeşleri, retoriğe başvurarak Yûsuf’u onlara emanet etme konusunda babalarını ikna etme çabalarını sürdürdü: “Onu yarın bizimle kıra gönder de bol bol yesin ve oynasın. Şüphesiz biz onun için elbette muhafızlarız.” (Yûsuf 12/12). Yûsuf’un kardeşleri, Yûsuf için “oynasın” dediklerine göre Yûsuf’un yaşı küçük olmalıdır. Kendileri için de “muhafızlarız” demeleri yetişkin olduklarını gösterir. Zira çocuk, çocuklara emanet edilmez.
Yûsuf kıssası, kıskançlık ve ihanet gibi olumsuz duyguların yol açabileceği felaketlere dikkat çeken bir kıssadır. Kıssanın başında, Yusuf’un kardeşleri, onun babaları tarafından daha çok sevildiğini düşünerek kıskançlık ederler. Bu kıskançlık, onları Yusuf’a bir tuzak kurmaya iter. Yusuf’un kardeşleri, babalarını ikna etmek için retoriğe başvurur. Yûsuf’un kendilerine emanet edilmesinde başarılı olurlar. Kıssa, kıskançlığın ne kadar tehlikeli bir duygu olduğunu göstermektedir. Kıskançlık, insanı yalan söylemeye, ihanet etmeye ve hatta suç işlemeye kadar götürebilir. Bu duygu, insanın kendi mutluluğunu da sabote eder ve insanı bir tür cehenneme hapsedebilir. Yûsuf kıssasının bu kısmı, bize önemli bir ibret dersi vermektedir. Bu ders, kıskançlığın insanın hem kendisine hem de başkalarına zarar verebileceği yönündedir.
MURAT KAYACAN
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAMK İÇİN LÜTFEN BU LİNKİ TIKLAYINIZ
[1] Retorik konusunda bk. Coşkun Baba, Retoriğin İkna Gücü (Konya: Çizgi Kitabevi, 2018).