Her sabah olduğu gibi bu sabah da sabah namazı kılıp, hazırlanıp, cebine bir avuç yer fıstığı koyup işe gitmek üzere yola çıkmıştı Arif.
Yüzünde yerli ve milli bir huzursuzluk vardı.
Otobüs durağına ilerledi, üç otobüs durağı pas geçince dördüncüye arka kapıdan binip, ‘’akbili uzabilir misiniz?’’ dedi.
Gergin bekleyişten sonra akbilin makinada çıkardığı sesi duyunca rahatladı.
Esenler’den Eminönü’ne haftanın 6 günü bol ter kokulu, bol püflemeli, bol parfümlü, kulaklıklardan gelen yüksek ritimli şarkılarla süren bir yolculuktu bu. Eminönü’nde inip Mercan’daki iş yerine giderken bol salavat çekerdi Arif. Otobüste dikkati çok dağıldığı için telefonda batak oynardı.
Arif, gözlük malzemeleri satan bir dükkânda çalışıyordu.
Asgari ücret zammı yeni açıklanmıştı.
Ev sahibiyle kira pazarlığı yaparken %50 asgari ücret zammına sevinmişti.
Ancak birkaç ay sürmesi beklenen bu konforlu yaşam yavaş yavaş yerini bir sonraki yılın asgari ücret zammını beklemeye bırakacaktı.
‘’Ne oldu yine zengin olmuşsun’’ diye bir ses duydu. Gelen ses, yan dükkanda güneş gözlüğü toptancısı Tarık Bey’e aitti.
Her gün devlet düzeninden, ekonomiden, futboldan, tıptan sinemaya geniş yelpazeli bir muhabbetleri olurdu. Neresi ağrırsa ona neyin iyi geleceğinden, memleket üzerinde yabancı istihbarat servislerinin planlarından ve bazen de ideal fırın yemeklerinden bahsederlerdi.
Arif, mütebessim bir çehreyle ‘’Elhamdülillah’’ diye cevapladı.
Müşteriler gelmeye başlamıştı. Müşteriler fiyatların pahalanmasından şikayet ederken Arif, ürünlerin dolar kuruna bağlı olduğundan bahsediyordu. Yaptığı hesaplara göre iş yerinin karı pek artmamıştı. Ama bütün artışlardan kendisi sorumlu tutuluyordu. Patronu dahi sorumlu değildi.
Arif, öğle yemeğinde sulu patates ve pilav yedi. Pilav biraz yağlı gelmişti.
Ama çok şükürdü.
Namazının farzını kılıp işe devam etti.
Bu arada mobil bankacılıktan bildirim geldi. Doğalgaz faturası borcu hesabından tahsil edilmişti. Bu ay maaşının dörtte birini faturalara vermişti. Kalan dörtte üçünü neye verdiğini kendisi de bilmiyordu. Düşündü;
Din ve ekonomi işleri birbirinden ayrılmıştı.
Din ve sosyoloji işleri birbirinden ayrılmıştı.
Din ve hukuk işleri birbirinden ayrılmıştı.
Din ve psikoloji işleri de birbirinden ayrılmıştı.
Din olarak elinde bir tek namazı ve salavatı kalmıştı.
Belki de bundan dolayı maaşının dörtte üçünün ne olduğunu bilmiyordu.
‘’Bir bereketsizlik var’’ diye düşündü.
İkindi namazının farzını kıldıktan sonra bir çay içti. Evden malzeme listesi mesajı geldi. Listede yok yoktu. Yanına sabah çıkarken poşet almadığı için hayıflandı. Bu kadar şeyin üstüne bir de poşet parası verecekti. Mesele paranın miktarı değil, evde poşet varken poşete para vermesiydi.
14 tane gözlük teslim etmiş, 9 tane sipariş almıştı. Ayrıca bir gözlükçüye de 2000 adet gözlük bezi satmıştı Arif. Yine ortalama muhabbetlerle geçen günün ardından saat 19.00 civarı Eminönü’ne yürümeye koyuldu. Eminönü’nden otobüse bindi. Otobüste bir kişi, otobüsün en arkasına gidebilmek için kalabalığı yararak ilerliyordu. Arif, orta kapının oradaki büyük boşluğa geçip yüzünü yola dönerek gitmeyi seviyordu. O yüzden daha fazla ilerlemedi ve adamın geçişine müsaade etti. Eşi Selma kaç gibi evde olacağını sordu. Markete gideceğini, bu sebeple 20.15 civarı eve varacağını söyledi.
Saat 19.56’da Arif otobüsten inip zincir markete doğru yürümeye başladı.
16 yaşında mahallenin gençlerinden Selim’in bu hayattaki en büyük hedefi ehliyet almaktı. Babası yorgun eve gelmiş, yemeğin ardından uyukluyordu. Selim, babasına ait Honda’nın anahtarını alıp arkadaşına çıkmaları için mesaj atmıştı. Mahalle arasında 70 km hızla giderken bir anda elindeki telefondan listeyi kontrol eden Arif’i gördü ama artık çok geçti. Arif’le bir insanın son göz göze gelişiydi.
Arif, elindeki telefonunu düşürdü. Zihninde akşam yemeği, işleri toparlayıp memlekete yerleşme düşüncesi, kiralık ev ilanları, kazalı araba ilanları, Kur’an okumayı düzenli hale getirme, namazların sünnetlerini kılma düşünceleriyle hayata gözlerini yumdu.
Çok anlamli, roman tadında bir yazı olmuş elinize sağlık 🙏
Dünya bir düş.. Emeğinize sağlık 🙏