islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4751
EURO
36,2672
ALTIN
2.955,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Z Kuşağı Sanıldığı Gibi Mi? Eleştirel Bir Yaklaşım

Z Kuşağı Sanıldığı Gibi Mi? Eleştirel Bir Yaklaşım
3 Ağustos 2023 16:30
A+
A-

Z kuşağını oy potansiyeli olarak gören kimseler tarafından sürekli “Öyle bir gençlik geliyor ki…” sloganlarıyla bir reklam kampanyası yürütülüyor. Z kuşağının bilgisayarla haşır neşir olması, bilgiye daha çok ulaşabiliyor olması bir avantaj olabilir, geleneksel tabulara aynı ilgiyi göstermiyor olmaları da öyle fakat meselenin vefa ve sadakat yönü ile adabı muaşeret başta olmak üzere değerler üzerinden bir eleştirisinin yapılması gerekiyor. Bu konu göz ardı edilse de bizi yarın başka sorunlarla yüzleştirecektir.

İskender Pala beş altı yıl kadar önce on beş yıla dünyada birçok şeyin değişeceğini yazmış ve değerlerimizin yok olmakla karşı karşıya kalacağını söylemişti. Muhafazakarlık esasen toplumun temel yaşantısını temsil eden kavramdır. Ancak kavramın eleştirisini ilahiyatçılar ayrıca yapmaktadır. Acaba değerler eğitiminde yeterli miyiz sorusunu birçok ilahiyat profesöründen duydum. Bu konuyu bilinçaltına atılan format ile yazmıştık. İşte tam da bu hafta Savaş Barkçin’in sapkınlık kültürüne dair yaptığı kıymetli eleştirileri dinlemişken bu konuyu açmak gerek diye düşündüm. Sapkınlık, kuralsızlık ve değerler yitimi nasıl yaygınlaştırılıyor? Temel mesele sadece teorik olarak değil hayatın birçok anında ve birçok mekânında karşımıza çıkıyor olmasıyla anlaşılabilecektir. Bu insanlar aramızdalar ancak bizimle veya bizden değiller. Başka hayatları, başka dünyaları var. Ne demek istediğimi sosyolojik bir yöntem olan katılımcı gözlemle delillendirdim. Aşağıda bu meseleyi sizlere açacağım. Ancak genel olarak dünya vatandaşlığı sloganıyla bir başka toplum oluşturuluyor ve onların dışındakiler ise kaderine terkediliyor diyebiliriz. Her kuşağın ayrı güdülendiği dikkate alınırsa ve insanların robotlaştırıldığı gerçeği de kabul edilirse yakın dönemde birçok sorunla karşı karşıya kalacağız demektir. Maalesef bu yeni insan tipinin temel güdüsü arzu ve kural tanımaz bir halde yaşıyor. Aşağıdaki örnekleri birçok okuyucumuz da mutlaka kendi yaşamında görmektedir.

Bir üniversite kütüphanesinde ısrarla sesli konuşanlar insanlar var, bir yıllık bir süreçte bunun devamlı olarak sürdüğüne şahit oldum. Öğrenciler, kütüphane kurallarını ve hatta kütüphanenin ne demek olduğunu bilmiyor. Aynı şekilde camilerde de benzer şekilde gürültü yapan insanlar var. Oysa mabetler ve okuma alanları sükût edilmesi gereken alanlardır. Diğer yanda gençlerin sokakta sıklıkla argo terimleri kullandığını ve medeniyetimizde hanımefendiliği yaşatması ve biz erkeklere örnek olması gereken kızların da erkekler gibi küfürlü sohbetler ettiklerini hatta bağırarak bunu herkese duyurmaya çalıştıklarını gördüm. Mesele özgürlükse bizi ilgilendirmez, ancak bağırmaları toplumsal huzuru bozmaya kast mıdır tartışılabilir.

Birçok sefer kampüste çekirdek yiyenlerin masalarını temizlemeden veya ortalık yere çöplerini bırakarak gittiklerine şahit oldum. Bu olay üniversiteli için ayıp mesabesindedir. Diğer yanda yemekhanede de masaları kirli bırakanlar mevcut. Hatta daha başka şeyler var; seçmeli olarak verilen şeylerden birini tercih etmek yerine kaşla göz arasında ikisini de almaya çalışanlar var. Uyarı yaptığınızda bir de diklenip cevap veriyorlar. Bunlar kul hakkı kültürünün gençlerde oluşmadığını bize göstermeye yetiyor. Namaz çıkışında sigara yakan, minibüse sigarayı atıp binen ve içeriye üflediği nefesiyle yani pis dumanıyla dolmuşu kokutanlar bir hayli fazla. Bütün bunlar gençliğin temizlik, görgü, ahlak konularında yeterli yetişmediğine delildir. İşin ilginci bu üniversite de QR listesinde ilk on sırada. Fakat, gelen öğrencilerin büyük bölümünün yüksek puanla yerleşmediği biliniyor. Üniversitenin gelecekte başarılı olacağına muhakkak inanıyoruz. Fakat devlet üniversitelerinde de tıpkı zengin üniversitelerindeki paralı gençlerin tavırlarında olduğu gibi orta ve altsınıf çocukların şımarıklıkları görülüyor. “Üniversiteli olmak ne demektir? Üniversiteye girişte oryantasyon niye yapılmaz? Üniversite vasat insanların barınabileceği bir kurum mudur?” soruları sıklıkla akademisyenler tarafından gündeme getiriliyor. Bunun yerine bu milletin mektep görmeden kendini yetiştiren evlatlarını örnek göstermek zorundayız. Nice ilkokul, ortaokul mezunu abide şahsiyet tanıdık, her biri kendini yetiştirmede emsalsizdi. Oysa ölçüt bugün üniversite olmuş durumda. Yani üniversite okumayan neredeyse vatandaş sayılmıyor. Halbuki bu ülkenin irfan ruhu ve ona sahip üniversitesiz evlatları her zaman yüceltilmelidir. Hele ki bizden bir iki nesil üstte olan büyüklerimizi düşündüğümüzde bu durumları hayretle karşılamaktayız.

Sonuçta ailede, ilkokulda, lisede verilmeyen bazı temel eğitimler toplum hayatında daha sonradan milli kayıp olarak karşımıza çıkıyor. Bu bahsettiklerimiz sadece ilk etapta görülenler. İşin ödev aksatma, intihal yapma, işleri karıştırma boyutları da var ve öğrencilikle alakası olmayan tipler de bir hayli fazla. Sonuçta elimizde çok fazla bulgu ve veri var ancak bunları hususi bu alanda çalışan mütehassıslar gündeme getirecektir diye düşünüyoruz.

Son olarak söylenmesi gerekir ki; ilim kutlu bir yoldur. İlim talibi buna uygun olmalıdır. Ahlakı güzelleştirmeyen, kişiyi terbiye etmeyen ilim onu azdırır, başına bela getirir. Dileriz gençlerimizi bu minvalde temel değerler konusunda eğitebiliriz. Yoksa sadece kitabi bilgiye hele de ders kitaplarına nesiller emanet edilirse, başka bir toplumsal krizle karşı karşıya kalmış oluruz ve en önemlisi de şudur ki üniversiteye gelen gençlerin maalesef çoğunun okur yazarlık kültürü bulunmuyor. Oysa biz altmışların ve yetmişlerin köylerinde ve varoşlarında dahi ciddi bir okuma merakının olduğunu biliyoruz. Bunları hepimiz kafamızda tartmalıyız. Zira bilgisayarlar görsel anlatım odaklı bir eğitim modelini gençlere sunuyor. Bu da dikkat problemini ve algıda bozukluğu doğuruyor. Okuma kültürünün olmadığı bir üniversite veyahut da dikkat dağınıklığı olan bir gençlik muhakkak ki diğer toplumlara kıyasla geri kalacaktır.

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar
  1. Galip koç dedi ki:

    Kaleminize sağlık durumu çok güzel teşhis etmişsiniz. Ancak üzülerek ve bir öğretmen olarak belirtmeliyim ki bu sayılan vasıflar, pek çok öğretmende de mevcut.