ZEKÂTIN SOSYAL VE EKONOMİK FAYDALARI
Zekât kişiyi maddî ve mânevî bakımdan geliştiren, ahlâken yücelten; toplumu büyüten ve toplum fertlerini kaynaştıran ibadettir.
Zekât cimrilik, ihtiras, katı kalplilik, bencillik gibi kötü hasletleri gideren, sosyal yardım alacaklarla yardım edecekler arasında irtibatlar kurduran ve kaynaşmayı sağlayan ibadettir. Bir diğer anlatımla toplumda kazananlar arttıkça yardım alacaklar da çoğalacaktır.
Zekât ekonomiyi canlandıran ve geliştiren ibadettir. Çünkü faizin aksine maddî İmkânlar fakirlerden zenginlere değil, zenginlerden fakirlere akar. Alacakları zekât sebebiyle fakirlerin yapacakları harcamalar artar. Böylece tüketim çoğalır. Tüketim çoğaldıkça üretim artar. Üretim attıkça da iş sahaları büyür, istihdam alanları gelişir ve böylece toplum hiçbir özel girişime gerek kalmadan ekonomi hayat bulur.
Faiz Fakirlerden Zenginlere, Zekât Zenginlerden Fakirlere Akar
Faizi konu alan bir yazılarımızda mekanizmanın faizde nasıl zekâtın zıddı bir istikamette gelişim gösterdiğine işaret etmiştik. Yineleyelim; zekatta zenginlerden fakirlere, faizde ise fakirlerden zenginlere akar. Toplumda mutlu azınlık oluşurken hayat büyük kitlelerin aleyhine gelişir ama sonuçta mutlu azınlık da yıkılır gider. Bir âyet-i kerîmede Rabbimiz bu gerçeği şöyle açıklar:
“Allah faizleri mahveder ve sadakaları artırır…” (Bakara 276)
Zekâtın Kur’ân’daki Adı
Zekâtın Kur’ân’daki ana adı sadakadır; zekâtın alınması emredilir ve nerelere verileceği beyan edilirken Rabbimiz bize zekât sözcüğünü değil Sadaka /Sadekâtsözcüklerini kullanır. (Tevbe 60,103) Sadakanın özetlenebilecek sözlük anlamı kişinin imanını belgeleyendir. Sadakayı temizleyen ve artıran anlamına zekât da kişinin imanını kanıtlayan görevdir.
Zekât Dünya Hayatımızla da İlgilidir
Biz İslâmî görevlerin yapılmasını daima âhiret hayatıyla irtibatlandırırız. Sadece âhiret mükâfatı alınacağına inanırız. Bu tespit doğrudur ama eksiktir. Farz kılınan İslâmi görevlerin yapılmasının veya haram kılınan sözler ve işlerden kaçınılmasının ilk faydaları biz insanların dünya hayatı ile ilgilidir. Bir diğer anlatımla örneğin toplumsal hayatımızla, ahlâki hayatımızla, ruhî hayatımızla vs. alakalıdır. Bakınız Rabbimiz Kur’an-ı Kerîm’in Bakara sûresinin 261. âyetinde ne buyurmaktadır:
“Mallarını Allah yolunda/O’nun rızasını kazanmak için harcayanların hali yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tek tohumun hali gibidir. Allah dilediğine daha da çok verir. Allah bilgisi ve rahmeti geniş olandır. Kullarının durumlarını bilen Rabdir.”
Genelde bu âyet-i kerîme ve benzerleri Kur’an tefsirlerinde açıklanırken hep âhiret hayatında alınacak armağanlar dile getirilir. Oysaki hakikatin bütünü böyle değil. Allah’ın rızasını amaçlayan her veriş, her harcama, yukarıda değinildiği üzere toplum kesimlerine aktarılacağı için tüketim artacak, tüketimle birlikte üretim artacak, üretim arttıkça da iş sahaları gelişecektir. Böylece toplumda sosyal adalet daha bir gerçekleşecektir. İnsanlar ruh köleliğinden kurtularak özgür, hür ve mutlu bir yaşam sürebileceklerdir.
Zekât İslâmî Toplum Vergisidir, Yasal Yollarla da Alınır
İslâm toplumunda yani siyasi, hukuki ve ekonomik hayatı İslami temellere dayanan toplumda bizim bildiğimizin aksine zekât, ilgili resmi birimler tarafından toplum/devlet vergisi olarak alınır ve Rabbimizin belirlediği sosyal sınıflara aktarılır. (Tevbe 60,103) Peygamberimizin muhteşem ifadesiyle:
“Zekât zenginlerden alınır, fakirlere verilir.”
İslam toplumunda zekâtımı vermiyorum denilemez. O ibâdet nitelikli toplum vergisidir. Gönül rızası ile verilirse sevap alınırr, âhiret yatırımı yapılmış olur, Rabbimizin sevdiği kullar arasına girilir. Ama isteyerek verilmezse yasal yolla alınır. İlgili İslâmî kurum Allah’ın belirlediği hak olan zekâtı ı alır ve Tevbe 60’da belirlenen ilgili kişi ve kurumlara verir.
Devam Edecek
Ali Rıza DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi