Ali Rıza Demircan
Bismillahirrahmanirrahim
Bütün varlıkların, taşınır ve taşınmaz tüm malların sahibi olan ve bizlere Zekât görevini yükleyen yüce Allah’ımıza hamd ederim. Zekâtın İslâm toplumu düzenince zenginlerden alınarak fakirlere verileceğini açıklayan ve örneklendiren sevgili Peygamberimiz, biricik hayat önderimiz Hz. Muhammed’e salat ve selam ederim. Bilmemiz Gerekenler genel başlığı altında sunduğumuz sohbetlerimizin bu haftaki bölümünde “Zekât Sosyal Adalet Kurumudur” konusunu işlemeye çalışacağız. Rabbim sohbetimizi müessir kılsın.
Aziz Kardeşlerim! Sık sık değindiğimiz üzere bütün malların yaratıcısı ve sahibi Allah Zülcelal’dir. Bizler O’nun koyduğu ölçülere göre kazanacak, O’nun koyduğu ölçülere göre harcayacak, O’nun koyduğu ölçülere göre yeni yeni yatırımlara yönelecek ve O’nun koyduğu ölçülere göre bölüşüme gideceğiz. Bölüşmenin ana yolu da zekâttır.
Zekât Bir Hak’tır
Zekât yüce Rabbimizin Kur’ân ile müminlere yüklediği bir ibadet görevdir. Zekât toplumun acizleri, işsizleri, dulları ve yetimleri gibi sosyal yardım bekleyen kesimleri için Rabbimizin belirlediği bir Hak’tır. Bir diğer anlatımla, yeterince kazanabilen ve zekât verebilecek konuma gelen müminler için kazandıkları mallarda belirlenen bir Hak’tır.
Önce Görev Sonra Hak
Yüce dinimizde önce görevler gelir. Haklar görevleri takip eder. Fakat haklara görevler kadar vurgu yapılmaz. Mali yardım konusunun önemi sebebiyledir ki toplumun muhtaçlarının yardım alma Hak’kı açıkça belirlenmiştir. Rabbimiz Mekkî Meâric ve Zâriyat sûrelerinde Hak’kı öne alarak : “Onların mallarında ihtiyaçlarını arz edenler ve edemeyenler için belirlenmiş Hak vardır.” buyurur. (Zâriyat 19; Meâric 24) Hakkın verilmesi ise zekât görevimizi oluşturur.
Zekât İbadet Nitelikli Vergidir
Sevgili kardeşlerim; zekât beşeri rejimlerde görüldüğü gibi donuk bir vergi değildir. Zekât İslam toplumunda, toplum yönetiminin ilgili birimleri tarafından alınan ve Allah Zülcelâl’in belirlediği sınıflara aktarılan bir görevimizdir. Soyut vergi değil, bir ibadettir. Çünkü zekât Rabbimizin Kur’ân-ı Kerîm’de defalarca tekrarladığı buyruğudur. Hatırlatma gereği duyuyorum. İbadet, Rabbimizin her bir emrine itaat ve her bir yasağından sakınmadır. Zekât da tekrarlanan bir emir olduğu için ana ibadetlerimizden biridir.
Zekât Evrenseldir
Aziz kardeşlerim; burada yeri gelmişken değinmek isterim. Geniş anlamıyla İslâm bütün Peygamberlerin ortak tebliğdir. Namaz, oruç, zekât ve hac gibi temel ibadetler sadece aziz Peygamberimiz efendimizin tebliğ ettiği Kur’ân-ı Kerîm’de değil, diğer önceki Peygamberlerin tebliğ ettiği İlâhi Kitaplarda da yer almaktadır. Kur’ânımızın bildirisine göre örneğin zekât Hz. Mûsa ve Hz. İsa’nın tebliğinde de vardır. (Bakara 83;Meryem 31)
Rabbimiz tekrarladığı zekât emirlerinden birini bereketlenmek için arz edelim. Bakara sûresi âyet 110’da Rabbimiz şöyle buyurur:
“Namazlarınızı dosdoğru kılınız, zekâtlarınızı da veriniz. Nefislerinizin yararı ve ebedi mutluluğu için verebildiklerinizin Rabbinizin katında karşılığını bulursunuz. Hiç şüphe yok, Allah Zülcelal yaptıklarınızı (kıldığınız namazlar ve verdiğiniz zekâtları ) hayırları görücüdür.”
Namaz Hakka Zekât da Halka Yöneltir
Evet, sevgili kardeşlerim; İslâm dini madde ile mânayı birleştirdiği için biz müminleri namazla Rabbimize; bir diğer anlatımla Hak’ka yöneltirken zekâtla da halka yönlendirmektedir. Zekât şartlarını haiz olan müminlerin Halk’a karşı yapmakla yükümlü olduğu temel görevdir .
Değindiğimiz hakikate bir daha vurgu yapalım. Zekât bir ibadettir, yalnız dünya hayatımızla ilgili değil, âhiret hayatımızla irtibatlı olarak Cennet’e yol olan bir ameldir.
Bütün ilahi emirlerde olduğu gibi zekâtta da çok büyük faydalar vardır.
Zekâtın Faydaları
Zekât kişiyi maddî ve mânevî bakımdan geliştiren, ahlâken yücelten; toplumu büyüten ve toplum fertlerini kaynaştıran ibadettir.
Zekât cimrilik, ihtiras, katı kalplilik, bencillik gibi kötü hasletleri gideren, sosyal yardım alacaklarla yardım edecekler arasında irtibatlar kurduran ve kaynaşmayı sağlayan ibadettir. Bir diğer anlatımla toplumda kazananlar arttıkça yardım alacaklar da çoğalacaktır.
Zekât ekonomiyi canlandıran ve geliştiren ibadettir. Çünkü faizin aksine maddî İmkânlar fakirlerden zenginlere değil, zenginlerden fakirlere akar. Alacakları zekât sebebiyle fakirlerin yapacakları harcamalar artar. Böylece tüketim çoğalır. Tüketim çoğaldıkça üretim artar. Üretim attıkça da iş sahaları büyür, istihdam alanları gelişir ve böylece toplum hiçbir özel girişime gerek kalmadan ekonomi hayat bulur.
Faiz Zekâtın Zıddıdır
Faizde fakirlerden, tüketicilerden zenginlere akar. Toplumda mutlu bir azınlık oluşurken hayat, büyük kitlelerin aleyhine gelişir. Bir âyet-i kerîmede Rabbimiz bu gerçeği şöyle açıklar:
“Allah faizleri mahveder ve sadakaları artırır…” (Bakara 276)
Zekâtın Kur’an’daki Adı
Zekâtın Kur’an’daki ana adı sadakadır; zekâtın alınması emredilir ve nerelere verileceği beyan edilirken Rabbimiz bize zekât sözcüğünü değil Sadaka /sadekât sözcüklerini kullanır. (Tevbe 60,103) Sadakanın sözlük anlamı kişinin imanını belgeleyendir. Sadakayı temizleyen ve artıran anlamına zekât da kişinin imanını kanıtlayan görevdir.
Zekât Dünya Hayatımızla da İlgilidir
Sevgili Kardeşlerim! Biz İslâmî görevlerin yapılmasını daima âhiret hayatıyla irtibatlandırırız. Sadece âhiret mükâfatı alınacağına inanırız . Bu tespit doğrudur ama eksiktir. Farz kılınan İslâmi görevlerin yapılmasının veya haram kılınan sözler ve işlerden kaçınılmasının ilk faydaları biz insanların dünya hayatı ile ilgilidir. Bir diğer anlatımla örneğin toplumsal hayatımızla, ahlâki hayatımızla, ruhî hayatımızla vs. alakalıdır. Bakınız Rabbimiz Kur’an-ı Kerîm’in Bakara sûresinin 261. âyetinde ne buyurmaktadır:
“Mallarını Allah yolunda, O’nun rızasını kazanmak için harcayanların hali yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tek tohumun hali gibidir. Allah dilediğine daha da çok da verir. Allah bilgisi ve rahmeti geniş olandır. Kullarının durumlarını bilen Rabdir.”
Sevgili kardeşlerim; genelde bu âyet-i kerîme ve benzerleri Kur’an tefsirlerinde açıklanırken hep âhiret hayatında alınacak armağanlar dile getirilir. Oysaki böyle değil. Hakikatin bütünü böyle değil. Allah’ın rızasını amaçlayan her harcama, toplum kesimlerine aktarılacağı için tüketim artacak, tüketimle birlikte üretim artacak, üretim arttıkça da iş sahaları gelişecektir. Böylece toplumda sosyal adaleti daha bir gerçekleşecektir. İnsanlar ruh köleliğinden kurtularak özgür, hür ve mutlu bir yaşam sürebileceklerdir.
Zekât İslâmî Toplum Vergisidir, Yasal Yollarla da Alınır
Sevgili kardeşlerim; İslâm toplumunda yani siyasi, hukuki ve ekonomik hayatı İslami temellere dayanan toplumda bizim bildiğimizin aksine zekât, ilgili resmi birimler tarafından toplum/devlet vergisi olarak alınır ve Rabbimizin belirlediği sosyal sınıflara aktarılır. (Tevbe 60,103)
Peygamberimizin muhteşem ifadesiyle zekât “Zenginlerden alınır, fakirlere verilir.”
İslam toplumunda zekâtımı vermiyorum diyemezsiniz. O ibâdet nitelikli toplum vergisidir. Gönül rızası ile verirsen sevap alır, âhiret yatırımı yapmış olursun, Rabbinin sevdiği kullar arasına girersin. Ama isteyerek vermezsen yasal yolla alınır. İlgili İslâmî kurum Allah’ın belirlediği hak olan zekâtı ı alır ve Tevbe 60’da belirlenen ilgililerine verir.
Zekât Malı Koruyucudur
Zekât bir toplumda yardım edebileceklerle yardım alacaklar arasında değindiğimiz üzere kaynaşmayı sağlayacağı için sınıfların oluşmasına engel olur. Bir diğer anlatımla ve Peygamberimizin diliyle ifade edersek; mallarımızı koruma altına almış oluruz. -Salât üzerine olsun- O şöyle buyuruyor: “Zekâtla mallarınızı koruma altına alınız.”
Eğer Rabbimizin belirlediği bu hak, hak sahiplerine ulaşırsa sosyal yardım bekleyen insanların nefreti değil saygısı kazanılır? Sevgi ufukları açılır. Onlar Yaradan’ın belirlediği hakkı alıyoruz rahatlığı içinde davranırlar ve isyana hakları olmadığını, servet düşmanlığına mahal bulunmadığını idrak ederler.
Devrimizde ferdi mülkiyet düşmanlığının artmasında, haset duygularının gelişmesinde ve sınıflaşmaların teşekkülünde zengin müminlerin fakirlere, âcizlere, işsizlere hakları olan zekâtları vermemelerinin, böylece cemiyeti fiilen iki kampa ayırmalarının büyük rolü olmuştur, olmaktadır ve olacaktır. Bu netice kaçınılmazdır. Bakınız Peygamberimiz bizleri nasıl uyarıyorlar:
“ Zekât ve nafaka gibi dinî nitelikli mali vazifeleri yapmamak olan Şuhh’tan aman sakının. Zira dînî nitelikli mali vazifelerden kaçınma, sizden önceki toplulukları helak etmiş, onları birbirlerinin kanını akıtmaya, haram olan can ve mal dokunulmazlığını helâl görmeye sevk etmiştir.”
Benim yaşımda olanlar ülkemizde servet düşmanlığının nasıl boyutlandığını, servetleriyle mağrur olan insanların bu ülkede tebdil-i kıyafetle gezdiklerini gördük ve bildik. Eğer müstahak olursak Allah Zülcelal’in kullanacağı ceza kamçıları her zaman olur ve olacaktır. Ama biz görevimizi yaparsak hem dünyamızı mutlu hem de âhiretimizi mesut etmiş oluruz.
Devam edecek
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…