islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4915
EURO
36,2365
ALTIN
2.952,64
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

ZEKİ BİR KADIN

ZEKİ BİR KADIN
3 Temmuz 2023 09:33
A+
A-

GİRİŞ

Son zamanlarda kısa hikâye örneklerini yazıyorum. Sosyal hayatta yaşamış, görmüş veya dinlemiş olduğum bazı gerçekleri, bazı isim ve yer değişikliğiyle okuyuculara sunuyorum. Zaten kısa hikâyeler, yaşanmış veya yaşanabilen olayları anlatan, ders ve ibret veren eğitici hikâyelerdir. Bu hikâyede de ders ve ibret veren bir olay anlatılmaktadır.

ZEKİ BİR KADIN

Bir zamanlar İstanbul’da Serhadlı Hoca diye biri vardı. Çağrıldığı her yere gider, Kur’an’ı, sünneti açıklardı. Cami, dernek, vakıf, cemiyet ve benzeri yerlerde sohbetlere dalardı. Edep, ahlak, terbiye ve insanlıktan bahseder, güzel bilgiler yayardı. Hoca her Cuma günü Şirinevler’deki Cengiz Topel camisinde vaaz eder, hutbe okur, namaz kılardı. Severek kendisini dinleyen cemaat, konuşmalarını huşu içerisinde dinlemeye dalardı.

Fatih Caddesinde oturan hocanın bir gün kapısı çalar, saygın bir hanımefendi müsaade isteyip içeriye dalar. Kendileri, hocanın oturduğu evin karşısındaki bir binanın üçüncü katında ikamet ederler. Oturdukları altı katlı bina, kendilerine aittir. Kadının 5-10 yaşlarında üç çocuğu vardır. Kocası bir süre önce öğretmenlikten emekli olmuştur. Kendileri Doğudan İstanbul’a gelmişler, memleketteki arazilerini satarak İstanbul’da mal mülk edinmişler. Aldıkları kiralar ve kocasının emeklilik maaşı ile rahat yaşarlar.

Saf ve temiz, güler yüzlü kadının bir derdi var. Günden güne bu dert, onun yüreğini yaralar. Kadın, müsaade aldıktan sonra hocaya derdini açıklamaya başlar:

“Sayın Hocam! Evliyim, üç küçük çocuğum var. Kocam emekli olduktan sonra, kahvehanelere gidiyor, arkadaşlarıyla oturuyor ve maalesef son zamanlarda kumar oynuyor. Kendisine çok yalvarmama rağmen, kumar oynama huyundan vaz geçmiyor. Onun komar oynaması beni çok üzüyor ve tedirgin ediyor. Ben kendisine çok yalvarıyorum. ‘Yeter ki kumar oynama, başka ne yaparsan yap’ diyorum. Kendisine, ‘İstiyorsan içki iç, her akşam masanı kurayım, mezeni, çerezini hazırlayayım. Yeter ki kumar oynama’ diyorum. Ayrıca ona, ‘Arzu ediyorsan dost kadın tut, eve getir, size yatak odamı vereyim, sabah sizlere kahvaltı hazırlayayım, çay, kahve ikram edeyim. Yeter ki kumar oynama’ diyorum. Bir türlü kocamı kumar oynamaktan alıkoyamıyorum.

Sayın Hocam! Kocam Cuma günlerinde Cengiz Topel Camisine Cuma namazını kılmaya gidiyor. Sizleri camide dinliyor. Sizin konuşmalarınızı çok beğeniyor. Eve gelince, sizin anlattıklarınızı bizlere anlatıyor. Sizlerden istirham ediyorum. Haftada bir akşam evimize çay içmeye gelseniz, kocamla arkadaş olup sohbet etseniz. Belki zamanla ona etkili olur, onu ikna eder ve onu bir şekilde kumar oynamaktan alıkoyarsınız.”

Kadını can kulağıyla dinleyen hoca, onun konuşmaları karşısında şaşırıyor ve hayretler içerisinde kalıyor. Kadına, “Kardeşim! Nasıl kocanıza, ‘Masanı kurayım, içki iç’ diyorsunuz? Nasıl bir kadın olarak kocanıza, ‘Arzu ediyorsan, dost kadın tut, eve getir, yatak odamı size vereyim’ diyebiliyorsunuz? Doğrusu bu ifadelerinize çok şaşırdım” der.

Kadın, hocaya şu cevabı veriyor: “Sayın Hocam! Adam bir süre içki içer. Vücudu yıpranır. İç organları zamanla çöker ve artık içki içemez olur. Adam bir süre kadın arkadaşını eve getirir, onunla yaşar. Zamanla adamın bedeni zayıflar, kadından soğur ve onu terk eder. Fakat kumar bunlara benzeyen kötü bir alışkanlık değildir. Kumar çok daha kötüdür. Kumar müptelası olan adam, bir yerde noktayı koyamıyor. Kumar oynayan adamın parası bitince, evini, dükkânını, malını, mülkünü birer birer satar. Zaman zaman kumar oynayan bazı kişilerin parası bitince, karısını bile bu yolda sattığı vakidir. Benim korkum, kocam kumar müptelası olursa, parası bittiği zaman bir daire satar, ardından başka bir daireyi veya başka bir dükkânı satar. Onun bir yerde noktayı koyup bu kötü alışkanlığı bırakması mümkün değildir. Olan bana ve çocuklarıma olacak. Kumar, bir gün tüm mal varlığımızı bitirecek. Onun için kocamı başka yollara yönlendirmeye çalışıyorum. Kumar, çok büyük servetleri tüketen çok kötü bir alışkanlıktır.”

Hoca, kadının zekâsına, yorumlarına ve ferasetine hayret eder!

Herkese selam, saygı ve hürmetler.

Anahtar Kelimeler: Kadın, adam, içki, kumar, zeka.

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.