Analiz

ZENGİNLERİN KULLUĞU KİME?

Zenginlik; bu dünyada güç sahibi ve imtiyazlı olmak demektir.

Zengin olan insan elinde bulundurduğu maddiyat sebebiyle tekdüze standart yaşantıya sahip insanlardan daha imtiyazlı konforlu ihtiyaç ve arzularını tatminde imkanı bol bir yaşantıya sahiptir.

Servet sahiplerinin; zenginliği elde ediş süreci, şekli ve sonrasında ki tutum ve davranışlarının sonucu insanlık alemine mutluluk veya mutsuzluk getirmesi ile ilişkilendirilmelidir.

Zenginliğin kaynağı Cenab-ı Allah’ın yeryüzünde  insanoğluna sunduğu doğa ve insandır.

Etrafımızda ki zenginlere baktığımızda kaynağı doğa ve insan olmayan bu iki unsurun dışında zenginliğe sebep olmuş farklı bir kaynak var mıdır?

-Yoktur.

O halde bu kaynakların gerçek sahibi, yeryüzünün ve gökyüzünün velhasıl bütün mevcudatın yaratıcısı ve sahibi olan Allah tek ve mutlak zengin olandır. Yeryüzünde servet sahibi olmanın kolay olmadığı mutlaka zor bir çaba ve gayretin sonucunda elde edildiği herkesin malumudur. İnsan bu zorlukları aşarken hiçbir zaman eylemlerinde vicdani ve ahlaki sınırların dışına çıkmamalıdır. Elde ettiği servetin gücünü ahlaksızca kullanmamalıdır. Serveti elde ederken bir çok ahlaksızca tavır ve yaptırımlarla karşılaşmış olabilir. Bu durum O’nu vicdani ve ahlaki olmaktan uzaklaştırmamalıdır. Zenginliğine vesile olan kaynağın görünen sebeplerine tutkuyla değil aklıyla bağlanmalıdır. Sahip olduğu imkanların esas kaynağı ve sahibinin mutlak ve tek zengin olan Allah cc olduğunu ve tutkusunu O’na yönlendirmesi gerektiğini de hiç aklından çıkarmaması gerekmektedir. Elde ettiği zenginliği kaybetme korkusuyla veya daha fazla zengin olma tutkusuyla gücünü vicdansızca ve ahlaksızca kullanması Rabbimizin istediği davranış değildir. Bu davranış hakça paylaşıma değil insafsızca köleliğe sebep olmaktadır.

Günümüz servet sahiplerinin zenginlik kaynakları, insan ve doğa olmasına rağmen elde ettikleri zenginliği yeryüzünde yaşamaktya olan tüm insanların mutluluğuna katkı sunacak şekilde paylaşıma razı olmadıkları için yeryüzünün bir çok bölgeleri mutsuz insanlarla doludur.  

Paylaşımda ki bu yanlış uygulamadır ki bugün ki dünya serveti, dünya nüfusunun % 10’un elindedir. Yaşadığımız şehirlere baktığımızda da aynı şeyi görmek mümkündür. Bir şehirde ki zengin sayısı o şehrin nüfusunun % 1’lik kısmını teşkil etmektedir. Bunun nedeni günümüz dünyasında ki kapitalizm hakimiyeti altında emperyalist zihniyetin kabul görmesinden kaynaklanmaktadır. İslam Dinin’de bunun adına deccal düzeninde şeytani zihniyet demek mümkündür. Bu zihniyetin geldiği nokta “Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul” paylaşımıdır. Bunun adı kölelik düzenidir. Bu düzen zenginlerin kulluklarını Murad-ı İlahi doğrultusunda tahsis etmediklerinden kaynaklanmaktadır. Halbuki dünya nizamında ilahi ve bozulmamış vicdani zihniyet hakim olsa, paylaşım bu kadar zalimane olmayacaktır. Zenginler servetlerine neden olan yeryüzü kaynaklarını kullanırken kazanımlarını; çalışanları ve müşterileri ile zalimane değil adilane paylaşmayı becerebilselerdi hem kendileri mutlu olacaklardı, hem insanlık mutlu olacaktı hem de mutlak yaratıcı, tek zengin, mevcudatın sahibi Yüce Allah cc memnun kalacaktı.

 İnsanoğlunun yaratılışından bu tarafa yeryüzünde İlahi vahye kulak verilmediğinde veya uzak kalındığında, insanlık; bugün ki adı emperyalizm olan benzeri zulüm ve sömürgeci  düzene mahkum kalmıştır. Yüce yaratıcı kullarının sapkınlığını ve vicdanlarının istikametini düzeltmek için ilahi vahyini Peygamberler aracılığı ile göndermiştir. Adına da “Din” denmiştir. Muhatapları tarafından kabul edilen kavimler kurtulmuş, zulümlerinde ısrar edenler ise bir takım olağan ve olağanüstü afetlerle karşılaşmışlardır. Hakça paylaşım düzenini kurmak için uğraşı vermeyen, sömürgeci düzenin akıntısında sürüklenen zenginler, ellerinde ki her türlü konfor ve maddi güçlerine rağmen kendileri mutlu olamadıkları gibi insanlığı da mutlu edememişlerdir.

İnsanlık teröre bulaşmadan, servet düşmanlığı yapmadan servet sahiplerini hakça paylaşıma zorlama mücadelesi vermek zorundadırlar. Hakkın üstün gelmesini sağlamak batılın yok olmasına vesile olmak zorundadırlar. Bunun yolu, Kur’an vahyinin inşasına yüreklerini açmaktan, Peygamberi doğru bir şekilde anlamaktan, Ebubekir, Ömer,Osman,Ali ve Bilal’lerin çağdaşlarını bulup Onlar’a sahabe olmaktan geçer.

(Fil ve Kureyş Suresi Gönül Okumlarımdan)

FEHMİ YAĞLI 

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

5 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

6 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

10 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

10 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

11 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

12 saat ago