ZİKİRSİZ, KALP KATILAŞIR TAŞLAŞIR 

Zikir, kulak ardı edilecek bir ibadet değildir. Hayal edildiğinden de çok önemli bir ibadettir. Bu ibadete gösterilecek itina ve süreklilik kalbi besler ve netleştirir. Aksi takdirde kalp katılaşır. Fonksiyonlarını yerine getiremez olur. Üstelik negatif enerji akımına maruz kalır. Negatif enerji kalbe, Allah aşkı dışında diğer varlıkların sevgisini doldurmaya başlar. Artık kalp “çöp evleri” gibi iğrençleşir ve negatif enerji üretiminde sınır tanımaz boyutlara ulaşır. Hem de insan katmanlarını dejenere edip topluca bir milleti hatta koca bir ümmeti çökerterek onursuzlaştırır. Bugün bütün dünyada durum bundan ibarettir. Hiçbir yerde huzur yoktur. “Allah Teâlâ’nın gösterdiği” ve “sistemini sunduğu” gibi zikir ibadetini yapmayan müslümanlar, İslam adına maya tutturamıyorlar. İslam’ın birliğine yönelemiyorlar. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin beyanına göre; “Her bir günâh kalbe bir kara leke olarak yapışır.” Lekeler çoğalınca kalbi karartır. Doğal olarak kalbe yapışan kara lekeler katılaşmaya yüz tutar. Sonra da sonsuz yanlışın penceresini aralar. Ana caddeden saparlar. Sonsuzun karanlıklarında kaybolurlar.

Bu kalp katılaşmasını yahudilerden bir örnekle Kur’an şöyle açıklar. Yahudilerden birileri bir adam öldürür. Kaatili söylemez gizlerler. Onlara Cenabı Hak; “O ineğin bir parçası ile ölüye vurun” emrini verir. Adam dirilir ve kaatili gösterir;
Sonra bunun ardından yine kalpleriniz taş gibi katılaştı; şimdi onların kalpleri taş gibi, hatta daha da katıdır. Çünkü öyle taş var ki, içinden ırmaklar fışkırır; öylesi var ki, çatlarda bağrından su kaynar; öylesi de var ki, Allah korkusundan aşağı düşer yuvarlanır. Allah sizin yaptıklarınızı bilmez değildir. (Bakara:2/74)

Buna rağmen yahudiler asırlar geçmesine rağmen kalplerinde iyileşme yapmadılar. Çünkü kalpleri eğrilmiş ve genlerine yerleşmiş katılaşmış kalmıştır. Gerek yahudiler ve gerekse Avrupa haçlıları “çerçöp” iddialarını toplumumuza bocaladılar. Yetmedi Dinimize ve bütün üstün değerlerimize çapulacılar gibi saldırdılar. Her değerimizi harap ettiler. Eğitimimizi çarpıttılar. Gençliğimizi ifsat ettiler. Ailemizi çökertip darmadağınık ettiler. Devletimizi yıktılar. Nice âlimlerimizi idam ettirdiler. Şeri’atı İslamiyeyi lağvettirdiler. Yazımızı yasaklattılar. Bir gecede milyonlarca müslümanı cehalete mahkûm ettirdiler. Yapmadık mel’anet bırakmadılar.

İşte böyle büyük bir medeniyeti ortadan kaldırdılar. Çünkü onların hemen hepsi kalpleri kararmış, kilitlenmiş ve devre dışı kalmış iğrenç zâlimlerdir. Nesillerimizi, nerelere gideceği belli olmayan serseri kurşun durumuna düşürdüler. İnsanımızı ve özellikle gençliğimizi insanlıktan soyutladılar. Günlük hayatın endişelerine bağımlı hale getirdiler. Öfke yüklü, balistik füzeleri gibi yetiştirdiler. Bu insanlarımızı her tür manevî değeri tahrip etmekte alıştırdılar ve maharet sahibi yaptılar.

Bunlar yakıyorlar, yıkıyorlar. Yakıp yıktıklarının küllerini bile çılgınca savuruyorlar. Talancılar, soyguncular, vurguncular, hırsızlar, adam kayırmacıları doludizgin icraatlarını sürdürüyorlar. İşin daha vahim olanı vardır ve çok önemlidir.
Bunların kurtuluş için bilgi üstü ve tartışma ötesi kalp eğitimi verecek sorumlu kesimler şaşkınlık girdabında ölüm korkusu ile boğuşuyorlar. Devamı haftaya İnş!

NOT: Kalbi temiz, fikri hür, benliği sevgi hazinesi ve dava şuuru yüksek KARDEŞİM SAİM’İN vefatı münasebeti ile cenazesine bizzat teşrif eden, gerek mesajla gerek telefonla gerekse diğer imkânlarla ta’ziyede bulunan ve teçhiz, tekfin ve definde destek veren siyasî sivil tüm dostlarıma memnuniyet ve şükranlarımı sunuyorum.

Tüm dostlarıma kalbî teşekkürlerimle dua ediyorum. Esselamualeykum. İlhan Oral