Zincirleme İç ve Dış Musibetler Yöneticilerimizi Düşündürmelidir

Çığ Felaketinde 38 Kişi Hayatını Kaybetti

Van’da önceki gün akşam saatlerinde bir minibüsün üzerine düşen çığın altında kalan vatandaşları arayan arama kurtarma ekibinin üzerine çığ düşmesi sonucunda 33 kişi hayatını kaybetti, ikisi yoğun bakımda 75 kişi de yaralandı. İlk gün hayatını kaybeden 5 kişiyle birlikte, 38 kişi hayatını kaybetti. Kurtarma çalışmaları, hava şartları sebebiyle ancak sabah saatlerinde yapılabilmektedir.

Zincirleme İç ve Dış Musibetler Yöneticilerimizi Düşündürmelidir

Son dönemlerde Türkiye’nin üzerinde adeta kara bulutlar dolaşıyor. Üst üste yaşadığımız tabiî âfetler neticesinde birçok vatandaşımız hayatını kaybetti. Geçen hafta Elazığ ve Malatya’da meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremde 41 kişi hayatını kaybetmişken şimdi de Van’da artarda meydana gelen çığ sebebiyle 38 vatandaşımızı kaybettik. Arama kurtarma çalışmaları en zor şartlar altında devam ederken bu sefer İzmir-İstanbul seferini yapan Pegasus Havayolları’na ait içerisinde 2’si bebek 177 yolcu, 6 mürettebat olmak üzere toplam 183 kişi bulunan uçak, inişten sonra Sabiha Gökçen Havalimanında pistten çıktı. Olayda 3 kişi hayatını kaybederken, 3’ü ağır 179 kişi de yaralandı.

Sonra bir haber Hakkari’den geliyor. Çukurca’da bir üs bölgesinde yapılan bakım faaliyeti esnasında, el bombasının patlaması sonucu bir askerimiz şehit oluyor. Son aylarda gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında silahlı terör örgütlerinin hain saldırıları sonucunda onlarca Mehmetçik şehit oldu. Askeri anlamda en tehlikeli olayda İdlib’te meydana geldi. Esad rejimine bağlı Suriyeli askerlerce Türk askerlerinin bulunduğu bir gözetleme birimine topçu atışı sonucunda sekiz askerimiz şehit oldu. Fazlasıyla karşılık verildi ama bu Rusya destekli Suriye devleti ile resmen savaşa girdiğimiz anlamına gelebilir. Görüldüğü gibi sadece doğal âfetler gibi algılanabilen musibetler, sınırlarımızın dışında da ama bu sefer daha çok siyasî/askeri bir nitelik de baş gösterebilmektedir. Üstelik memleketimiz ile ilgili hem içerde, hem de dışarıda sosyal/siyasî/iktisadî/ahlâkî/manevî musibetlerin görünürlüğü son yıllarda daha dar arttı.

ABD, Halk Bankasını ve İran’ı bahane ederek, Türkiye’nin en tepesinde bulunan siyasetçilere karşı yaptırım uygulama peşinde. Avrupa Birliği (AB), Türkiye’nin Akdeniz’de sürdürdüğü doğal gaz arama çalışmalarına katılan kişilere yaptırım uygulamaya hazırlanıyor. Avrupa Parlamentosu, hiç çekinmeden PKK ile ilişkili oldukları açıkça bilinen bazı kişilerle resmî temaslarda bulunmaktadır. ABD’de ve AB’ye üye olan ülkelerde PKK terör örgütünün mensuplarına terör propagandası yapma imkânı verilmektedir. Yetmiyor hem ABD, hem de AB, Türkiye’ye aktardığı kaynaklarda kesintiye gitmekte, bazı sözleşmeleri askıya almaktadır.

Batı dünyası, müstakil dış politikamıza destek vermediği gibi İslâm ülkelerinin ekseriyeti de bize cephe almış durumda. Son olarak Rabıta örgütü, Suudi Arabistan’ın Mekke kentinde Libya konulu bir toplantı düzenlemiş. Toplantıya değişik ülkelerden ‘İslâm uleması’ sıfatıyla katılan kişiler, Türkiye’yi kınayan bir karar almıştır.

Neden Bu Musibetleri Yaşıyoruz?

Şüphesiz bazı musibetler, tedbir almak, üzerinde düşünmek, Allah’ı hatırlamak maksadıyla imtihan çerçevesinde bizim doğru veya yanlış eylemlerimizden bağımsız olarak meydana gelmektedir. Ancak bazı musibetler, direkt olarak başta devleti idare etmekten birinci derecede sorumlu olan kişilerin hata ve günahları yüzünden de meydana gelebilir. Bu kalıcı hata, yanlışlıklar ve günahlar, dünya ve ahiret hayatımızı tehdit eden manevî risklerdir.

Manevî riskler, nefis mekanizmasını kontrol altında tutamama sonucunda kalbe giren yanlış inançlar/eylemler/kararlar ile ortaya çıkar ve insanın hakikati, doğruyu ve gerçeği görmesine mâni olur. Çoğu zaman bilerek veya bilmeyerek, gizli veya alenî olarak tekrarlanan toplumsal günahlar ve yöneticler tarafından İslâm’ın temel değerlerine ters olan yanlış siyasî/kanunî kararlar sayesinde kalp ve ruhlar ciddî anlamda yara alır.

Kur’ân, bedenî hastalıklardan daha ziyade inanç bağlamında kalplerdeki manevî hastalıkları önemli bir toplumsal hastalık olarak görür. Mesela bir âyet, hakikate/hukuka/adalete inanmadıkları hâlde sahte imanlarıyla/demagojileriyle inananları aldattıklarını zanneden münafıkların hastalıklarını, kalbî (manevî) olduğuna işaret eder: “Münafıkların kalplerinde hastalık (nifak ve haset hastalığı) vardır. Allah da onların bu hastalığını çoğaltmıştır.” (Bakara; 2/10).

Manevî hastalıkların meydana gelmesinde bunun dişina muhtemel olarak birçok faktör rol oynar. Genelde hem ruhsal hastalıkların müsebbibi, hem de bizzat bir ruhsal rahatsızlık olan bazı fıtrata aykırı tutum ve davranışlar, bu kapsamda değerlednirilebilir. Küfür (inançsızlık) içinde yaşamak, Allah’a şirk koşmak, zulmetmek, günah işlemek, kibirlenmek, azgınlık içinde bulunmak, marifetten yoksun yaşamak yani Allah’ı gereği gibi tanımamak, nefsi ilahlaştırmak gibi hasletler ve kaymalar, mutlak olmamakla beraber, değişik boyutlarda manevî hastalıklara yol açabilir.

Peygamberimiz (sav); şirk koşmama, hırsızlık yapmama, zina etmeme, evlatları diri diri gömmeme (kürtaj yapmama), iftira atmama üzere biat alırken günahlarla ilgili olarak şunları dile getirme ihtiyacı duymuştur: “Bunlara kim riayet ederse onun mükâfatı Allah’a aittir. Bunlardan birini işleyen olur da dünyadayken cezalandırılırsa, o ceza kefaret olur. Kim de bir günahı işler ve Allah onu örterse durumu Allah’a kalır. Dilerse af, dilerse ceza ile karşılık verir.” (Buhari).

Gerçek musibet, kişinin maneviyatına, dinine ve toplumsal düzendeki adaletsizliğe gelen kötülüklerdir. İnancımıza göre manevî musibetler, bazı fiilî/somut olumsuzluklara sebebiyet verebilmektedir. Ali Rıza Demircan Hocamız bunu son yazılarında dile getirmiştir:

Dolayısıyla doğal, sosyal ve siyasî musibetlere kader ve ahiret boyutuyla bakabilen yöneticilerimiz, özellikle OHAL döneminde görülen bazı hukuk dışı uygulamaları bir gözden geçirmeli ve bir iç muhasebe yaparak, bilhassa KUL HAKKI ile direkt ilgisi olan KHK mağdurları konusunda yapılan vahim hataları telafi edecek bir kararlılık göstermelidir. Nitekim Allah (c.c.), Kur’ân-ı Kerim de bu konuyu hatırlatmaktadır:

“Başınıza gelen her (toplumsal, doğal) musibet, kendi ellerinizden kazandığınız (işlediğiniz günahlar, hatalar, hukuksuzluklar) yüzündendir. Böyle iken Allah, günahların birçoğunu bağışlar (da bundan dolayı manevî-uhrevî musibet vermez)” (Şura; 42/30).

Her çeşit musibetin zararlarını hafifletmek veya gidermek, millî dayanışma ile daha kolay olur. Eğer bir devlette tam anlamıyla toplumsal birlik sağlanamıyorsa bu da ayrı bir sosyal musibettir ve bunun sebebi de yine yapılan idarî hatalarla ilgilidir. Öyle ise devleti yönetenler, HERKESE ADALET İLKESİ doğrultusunda kimsenin kul hakkına girmeden insan hakları bağlamında âdil bir yönetim sergilemeli ve geçmişte yapılan hatalardan dolayı başta mağdurlar olmak üzere vatandaşlardan özür dilemelidir. Böylece istişareye önem veren hükümet de toplumun geniş kesiminin duasını alır ve iç/dış musibetler de inşallah azalır.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

3 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

4 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

7 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

8 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

9 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

9 saat ago